25 Aralık 2013 Çarşamba

Hevale Heja

Hevale Heja ne demek bilir misiniz? Bilmiyorsanız hemen bilgilendireyim.Kürtçe'de " Değerli Arkadaş " anlamına gelir.Bunu yakın zamanda çok sevdiğim bir arkadaşımdan öğrendim.
Napayım hevesliyim dil öğrenmeye,İngilizce'yi saymazsak hepsi yarım yamalak.
Olsun.
Dil değil mi,maksat heveslenmek.
Ben güzel insana sevdalanırım.Öyle hemen aşık olmak gibi düşünmeyin.
Sevdalanırım işte.
İçinin güzelliğine,sevgisinin sıcaklığına,şefkatinin büyüklüğüne.
Diller de öyle bir taktım mı kafaya tamam,hayatta öğrenmezsem olmaz.
Ya ne uzattım değil mi yine.
Sahi ne konuşuyordum hah " Hevale Heja ". Dost.
Sizi bilmem hayatınızda sahip misiniz benim var birkaç tane,yeri doldurulamaz cinsten olanlardan.
Hem de bir tanesi çok yeni.Hani derler ya nurtopu gibi.Heh aynen öyle.
Güzel görünce ağlarım ben bilir misiniz? Nedendir bilmem.Belki o kadar güzel olabilmesine inanamam,ya da bu kadar güzel bir diyar varsa ben ne şanslıyım derim.Bilemem...
İşte benim Değerli Dost'um öyle güzel ki.
Az biraz ciğerine işleyeyim,gözleri dolar,ağlar.Öyle güzel insan ki.. Kendisine ağlamaz,insanlara ağlar,uzanamadığı insanlara,erişemediğine ağlar.
Öyle güzel insandır ki beni kendisinden öne koyar,bana ağlar.
Öyle güzel insandır öyle güzel bakar ki bakışlarında kaybolursunuz,içiniz erir gider.
Kaybolursun orda,elin kolun kitlenir,dizlerinin bağı çözülür,tek istediğin yanında olup omzunda ağlamak,ağlatmak olur.
Uzun lafın kısası bugün doğum günüdür.Dünya tanısın isterim onu ama dünya benim kadar sevmesin.Paylaşamam.
Doğum günün kutlu olsun " Hevale Heja'm ".
Nice senelere.
Nice bundan sonra " beraber " senelere.

10 Aralık 2013 Salı

Bir Ömür?

Burada şimdi İbrahim Tatlıses'e bağlamanın mantığı yok tabi,hemen düzeltiyorum İbrahim Tatlıses'e karşı olduğum yoktur efenim sadece arabeske bağlamayacağımı bir metaforla belirtmek istedim.Ama tabi başlığa bakınca konu ister istemez biraz arabeskleşiyor.Çünkü sevdiğim adama bakarken fark ettim de " Bir Ömür " çok kısa geldi.
Bir Ömür ne kadar olabilir ki?
Olsun 100 yıl,bana yetmez ki.
Defalarca aşık oldum,sevdim,sevildim.Birçok insanın sahip olamayacağı kadar güzel Hollywoodvari anılara da tanıklık ettim.Ama böylesine çarpılmadım. O'nunla karşılaşana kadar sadece aşıktım.Şimdiyse sırılsıklam aşığım.
Hep bende bir sorun olduğunu düşünürdüm çünkü birlikte olduğum insanlara karşı belli bir zaman diliminden sonra artık içimde en ufak bir heyecan ya da özlem kıpırtısı hissetmezdim.Tabi ki ilk günkü gibi olmayı beklemiyordum ama e haftalarca da görmeyince özlemeyi bekler insan,özlenmeyi de
Ne yazık ki ben hiç öyle hissedemedim,ta ki O'na kadar.
2 gün yanında olamamak bile çıldırtıyor beni.
Bir insanın kokusunu içine çekmek ne kadar güzel olabilir ki?
Ben o kokuyu bütün parfümlere tercih ederim.
Ara sıra delirtir adamı.Katıdır,kuralcıdır,prensiplidir,monotondur bazen,bazen baba gibidir.
Ama bir bakışı vardır,insanın içine işler,eritir,sıcacık olursun.
Dünyayı önüme ser desem,dünyanın altında kalır ama yine de ayağımın önüne getirir.
Telefonun ucunda sesim çatallaşsın,hemen anlar,sonra bir bakmışım yanımda.Öper,koklar,okşar,sever,konuşur,dinler,yine dinler,nasihat eder,sonra öper ve gider.Kal desem kalır,ama kal diyemem ki.
Ne yapıyorsa şu hayatta,ne çekiyorsa,neyin savaşını veriyorsa,neye didiniyorsa böyle bu kadar,kimse anlamaz,anlayamaz laf eder.Ama umrunda olmaz çünkü hepsini benim,bizim,geleceğimiz için yapar.
Ne kadar klişe bir yazı değil mi,ben olsam şuanda okumayı keserdim mesela,işin ilginç tarafı bunu yazmamın sebebi insanlar aşkın varlığına inansın diye değil yıllar sonra da bu yazıyı okuyunca ben böyle seviyorum bu adamı diyebilmek için.Biliyorum ki,bundan Bir Ömür sonra bu yazıyı okuduğumda yazarken ki hissettiklerimi hissedeceğim ve eminim yanımda yine O olacak ve ben ona bakıp bir kere daha aşık olacağım ve Bir Ömrün asla ama asla O'nu sevmeme yetmeyeceğine..

25 Mart 2013 Pazartesi

Sahneye Çıkıyorsun,GÜLÜMSE!


Dünyayı dolaşmak istiyorum.
Sadece her kıtadan bir ülke değil,dilediğim her yeri.Brezilya'yı,Arjantin'i,Peru'yu,Amerika'yı tüm Avrupa'yı,sevmediğim Asya ülkelerini görecek yaşım kalırsa Avustralya'yı belki Afrika'yı.

Amsterdam'a gidip giden her arkadaşım gibi o " magic mushroom "  lardan yiyip halüsinasyonlar görmek istiyorum.
Hard Rock Cafe t-shirtü almak istiyorum ben de bir tane.
Paris'e gidip Eiffel'in altında ben de klişe bir fotoğrafım olsun istiyorum.
Barcelona'ya gidip karış karış gezmek istiyorum.
Vegas'ta kumar oynamak istiyorum.Manhattan'ın her yerini görmek istiyorum.
Belki Avustralya'ya gidip bir koala sevmek istiyorum.

En yakın arkadaşlarımı alıp atlayıp trene Avrupa'yı gezmek istiyorum.Öyle pahalı,lüks otellere de ihtiyacım yok.Hostellerde de kalırım ben.Gerçi bilmiyorum nasıl bir şey ama,duyduğuma göre güzelmiş,eğlenceliymiş de.

Hayalperest olmakla,idealist olmak arasında ince bir çizgi vardır.
Ben ikisi de değilim.
Sadece her normal üniversite öğrencisi gibi ya da 22 yaşında kız gibi hala ailesinden küçük şımarıklıklar bekleyen bir insanım,tabi bekleyebilirsem.

22 göstersem de öyle miyim acaba? Bana sorsanız çok daha yaşlıyım gösterdiğimden lakin öyle olmuyor işte.

Amaaaan !...

Genciz daha,elbet gideriz her yere,yeter ki yüzüm gülsün değil mi?

Sahi unutmuşum hayatın bir sahne olduğunu,en azından hatırlatayım kendime,

" Sahneye çıkıyorsun Ezgi,GÜLÜMSE! "